Filipin Denizi’nin dibinde bir yerde, Hiroşima’ya atılanın yaklaşık 70 katı güce sahip, patlamamış bir hidrojen bombası duruyor.
Silahın denizin dibine battığı 1965 felaketi, ABD’nin nükleer silah kaybettiği en az üç vakadan sadece biri. Bazı kaynaklara göre, sayı altıya kadar çıkabiliyor.
1950’den bu yana, nükleer silahlarının kazara fırlatılması, çalınması, patlatılması veya kaybedilmesiyle ilgili düzinelerce olay yaşandı.
Bunlar arasında, Arkansas kırsalında 1980’de meydana gelen ve bir yakıt patlaması sonucu silosundan dokuz megatonluk bir silahın fırlatıldığı “Damascus” olayı da yer alıyor.
Şimdiye kadar, nükleer silahların kaybolduğu yalnızca üç vaka belgelendi.
1965’teki gizemli kaza
Kayıp nükleer vakalardan biri, Vietnam Savaşı sırasında Filipin Denizi’nde meydana gelen garip bir kazanın ardından ortadan kaybolan bir megatonluk B43 termonükleer bombayla ilgiliydi.
Bomba, 1965 yılında USS Ticonderoga taşıyıcısına inmeye çalışan Donanma A-4E Skyhawk uçağı tarafından taşınıyordu. Ancak bir aksilik yaşandı ve uçak denize düştü.
Gemideki pilot Teğmen Douglas Webster, uçak ve uçağın kargosu o zamandan beri bir daha görülmedi.
Ticonderoga’da havacılık mühimmatçısı olarak çalışan ABD Donanması’ndan emekli Baş Astsubay Delbert Mitchell, kendisinin ve diğer mühimmatçıların ‘Skyhawk’ın aniden asansörün sonuna çarpıp denize düştüğünü gördüklerini’ söyledi ve şu ifadeleri kullandı:
Teğmen Webster’ı kokpite tırmandıktan sonra hiç görmedik ya da Skyhawk’tan çıkmak için ne kadar çaba harcadığını bilmiyorduk. Ama bir uçağın, pilotun ve nükleer silahın okyanusa düştüğüne tanık olduğumuzda şaşkına döndük.
Saldırı uçağı ve pilotun uçuruma yuvarlanmasını, geminin ilerlemeye devam etmesini çaresizce izledik. Onu kurtarmaya gücü yetmeyen bir insanın gözlerimizin önünde ölmesini izlemek korkunçtu.
1968 tatbikat kazası
Hala gizemini koruyan bir başka vaka, 1958 yılında Georgia’nın Savannah yakınlarındaki Tybee Adası açıklarında yapılan askeri tatbikat sırasında meydana geldi.
Boeing B-47 Stratojet, eğitim sırasında F-65 Sabre jetiyle çarpıştı ve Stratojet pilotu, bombanın serbest kalıp patlayacağından endişe etti ve onu suya fırlatmak zorunda kaldı.
Personelden oluşan ekipler iki ay boyunca bombayı bulmaya çalıştı, ancak hiçbir zaman ortaya çıkarılamadı.
Bombanın gerçekten patlamak için gerekli plütonyum çekirdeğine sahip olup olmadığı konusundaki tartışmalar devam ederken, ABD hükümeti bombanın çekirdek içermediğini söyledi.
Ancak Jack Howard’ın 1966’daki ifadesi, bombanın ‘tam bir nükleer silah’ olduğunu öne sürdü.
1968 denizaltı faciası
‘Kayıp’ nükleer silahların bir diğer önemli kaynağı da denizaltılardır. Örneğin, 1968’de batan Sovyet denizaltısı K-219’un bir düzineden fazla termonükleer silah taşıdığına inanılıyor.
1968’de nükleer saldırı denizaltısı USS Scorpion, Atlantik’in ortasında battı; 99 kişi öldü ve iki nükleer uçlu torpido kayboldu. Denizaltı ve silahlar hiçbir zaman bulunamadı.
Enkaz, 29 Ekim’de Atlantik’in altında patlamış halde, 99 denizcinin tamamı hala gemideyken bulundu.
Scorpion’un aslında bir Sovyet gemisi tarafından batırıldığını öne süren komplo teorisyenleri, 1968’de batan çok sayıda denizaltının yüzeyin altında yürütülen gizli bir savaşa işaret ettiğini iddia etti.